11 Nisan 2008 Cuma

15 NİSAN SALI GÜNÜ ANKARA'DAYIZ!

Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarısı'nın geri çekilmesi için eylem ve etkinlikler örgütleyen, 76 sendika, meslek örgütü, siyasi parti, demokratik kitle örgütü ve insiyatiften oluşan HERKESE SAĞLIK /GÜVENLİ GELECEK PLATFORMU olarak; halen mecliste görüşülmekte olan bu gayri vicdani yasaya tepkimizi göstermek üzere 15 NİSAN SALI GÜNÜ ANKARA’DA olacağımızı ve TBMM’ye giderek taleplerimizi iletip, tepkimizi göstereceğimizi kamuoyuna duyuruyoruz.
Emek Platformunun ilk toplantısında belirlemiş olduğu “yasa meclise geldiğinde tüm yönetici, temsilci ve aktivistleri Ankara’ya çağırma” kararına ve onbinlerin katıldığı eylem ve mitinglerimizde haykırılan bu talebe uygun olarak katılımcı tüm örgütlerimizin, Sendika ayrımı olmadan tüm sendikalarımızın yöneticileri ve aktivistleri ile birlikte ANKARA’da buluşacağımızı umuyoruz.
Çünkü; Dört yıldan bu yana meclis komisyonlarında, genel kurullarında, cumhurbaşkanlığında ve anayasa mahkemesinde defalarca gidip gelen SSGSS yasa tasarısı Mecliste görüşülmeye devam ediliyor.
Oysa aylardır Sendikalar, Meslek örgütleri, dernekler, siyasi partiler, Türkiyenin dört bir tarafında bir araya gelen kamu çalışanı, işçisi, işsizi, emeklisi, esnafı, çiftçisi, öğrencisi, kadınları ve gençleri ile birlikte gerçekleştirdiğimiz eylemlerle defalarca bu yasanın geleceğimizi kararttığını, sağlık ve sosyal güvenlik hakkımızı gasp ettiğini, en temel insani haklarımıza bir saldırı olduğunu haykırdık.
Aylardır toplantılarla, panellerle, basın açıklamalarıyla, yürüyüşlerle, bildirilerimizle, pankartlarımızla, dövizlerimizle, sloganlarımızla milyonlarca vatandaşımıza anlattık.
13–14 Mart, 1 Nisan, 6 Nisan günlerinde emek hareketinin uzun yıllardan sonraki en kitlesel eylemleri hayata geçirildi. Mahallelerde, fabrikalarda, hastanelerde, meydanlarda, sokaklarda, otobanlarda gerçekleştirilen protestolara toplumsal katılım ve destek muazzam oldu.
Tüm bu süreç, Mecliste hala görüşülmekte olan Sosyal Güven(siz)lik ve Genel Sağlık(sızlık) Sigortası yasa tasarısının halkın vicdanında mahkum olduğunu dosta düşmana gösterdi.
Ancak AKP hükümeti sesimizi duymamakta ısrar ediyor. Çünkü hükümet, halkın taleplerini değil sağlık tekellerinin çıkarlarını düşünüyor! Halkın sesine kulaklarını tıkıyor, IMF ve Dünya bankasının talimatlarını uyguluyor!
Biz de ısrarcıyız!
SSGSS yasası tamamen geri çekilmeli,
Çalışanların emeklilik hakkının genişletilmesi için mevcut emeklilik yaşının ve prim gün sayısı düşürülmeli
Emekli maaşları insanca yaşanabilecek düzeye çıkarılmalı,
Nüfus cüzdanına sahip olan bütün vatandaşlara, prim ödeme gücü olsun olmasın, eşit/ücretsiz/nitelikli sağlık hizmeti sunulmalıdır.
Herkese Sağlık Güvenli Gelecek Platformu olarak, tüm sendikaların, meslek odalarının ve demokratik kurumların sendika, kurum ayrımı yapmadan ülkemizin her yanından gelecek bileşenleriyle Ankara’da buluşacağımızı umuyoruz. Merkezi örgütlerimizin çağrıları ve kararlı tutumları bu etkinliğin güçlü ve sonuç alıcı hale gelmesini sağlayacaktır
BİZ KARŞI ÇIKARSAK YAPAMAZLAR!

HERKESE SAĞLIK GÜVENLİ GELECEK PLATFORMU

27 Mart 2008 Perşembe

SOSYAL GÜVENLİK YASASININ GERÇEK YÜZÜ

Neo-liberal politikaların Türkiye'ye yansıması 24 Ocak Kararlarıdır. 1970li yıllarda uygulanan kalkınma politikaları emperyalist ülkeler tarafından yıpratılmış ve geçerliliği kaybettirilmiştir. Böylece, Türkiye uluslararası ekonomik sisteme entegre olmaya zorlanan ve dış borca bağımlı bir ülke konumuna sokulmuştur. Son dönemde gündeme getirilen Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanun Tasarısıyla da, sosyal güvenliğe ayrılmakta olan kaynakların bütçeye yük olduğu gerekçesiyle, sosyal güvenliğin piyasalaştırılması için ortam hazırlanmaktadır. Nitekim, stand-by düzenlemesi ile ilgili olarak 26 Nisan 2005 tarihinde IMF'ye sunulan Niyet Mektubunda sosyal güvenlik sistemine halen yüzde 4.5 olan bütçe desteğinin yüzde 1'e düşürülmesinin temel hedef olduğu belirtilerek, özelleştirmeye dayalı bir sağlık programının yürütüleceği açık bir şekilde gözler önüne serilmiştir.
Peki, devlete yük olduğu iddia edilen sosyal güvenlik nedir? "Sosyal güvenlik" insanlara, bugün ve gelecekte, çalışma koşullarını yitirmesi hali de dahil olmak üzere çeşitli risklere karşı, yaşamını sürdürebileceği sürekli bir gelir güvencesinin sağlanmasıdır. Sosyal güvenliğin gelişimi iş kazası, meslek hastalıkları ve analık sigortaları ile başlamış, daha sonra diğer hastalık, maluliyet, yaşlılık, ölüm ve işsizlik sigortası hakları kazanılmıştır. Sosyal güvenlik hakkı, "sosyo-ekonomik haklar" grubu olarak ikinci kuşak insan haklarındandır. Sosyo-ekonomik haklar, bireyi toplumdan alacaklı kılan ve devlete de bir takım yükümlülükler getiren haklardır. Bu hakların karşılanması ve yaşama geçirilmesi için, devletin pasif kalmaması ve etkin bir şekilde çaba göstermesi gerekir. Tüm bireylere sosyal güvenlik sağlanması için gerekli yasal düzenlemeler, uygun finansman kaynağı ve örgütsel alt yapı gibi gereksinmeler devletin alacağı önlemlerle sağlanabilir. Devlet, sosyal güvenlik önlemleriyle ulusal gelirden düşük pay alan yoksul ve emekçi kesim ile sosyal güvenlik hakkı bulunmayan kesimler lehine sosyal ve hukuksal düzenlemeleri yapmakla yükümlüdür. Bu durum toplumsal dayanışmayı istenen düzeye taşıyacak ve aynı zamanda da sosyal devletin gerçekleşmesine katkıda bulunacaktır. Bu yönüyle sosyal güvenlik uygulamaları toplumda adil bir paylaşım ve eşitliği sağlamada önemli bir araç olmaktadır. Özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrası gündeme gelen refah devleti/sosyal devlet kavramı, sosyal güvenlik uygulamalarıyla hayata geçirilmiştir. Ancak, neo-liberal politikaların yaşamımızın tüm alanlarını ele geçirdiği 21. Yüzyılda, sağlık alanı da piyasa mantığından nasibini almaktadır. Avrupa Birliği üyesi ülkelerde milli gelirden sosyal güvenliğe aktarılan kaynaklar ve de sosyal güvenliğin finansmanında devlet katkısı oldukça yüksekken (bkz. Tablo 1), yeni yasayla Türkiye'de devletin sosyal güvenliğe katkısı %1'e indirilmeye çalışılmaktadır. Yine Avrupa Birliği üyesi ülkelerde sosyal güvenliğe devlet katkısının bütçe içindeki payı %40 iken, Türkiye'de bu oran %19.3 olarak karşımıza çıkmaktadır. Görüldüğü gibi, veriler AB üyesi ülkelerde sosyal güvenliğe ayrılan kaynaklar ve devlet katkısı, Türkiye'dekinden oldukça yüksektedir. 1965-1999 yılları arasında SSK'nın fonları çok düşük getiri olarak ve maksat dışı değerlendirilerek, başka alanlara kaynak olarak aktarıldığı için, bugün sosyal güvenlik sisteminde ifade edilen mali açık SSK'nın öz kaynaklarıyla kapatılamamaktadır. Ancak, unutulmaması gerekir ki, bu durumun sorumlusu, her kamu hizmetini rant kapısı olarak gören neo-liberal politikalardır. Ve 2008 itibariyle, halk dışarıdan dayatılan bu politikaların bedelini ödemeye zorlanmaktadır.

AB'de Bütçeden Sosyal Güvenliğe Ayrılan Pay (2003)

Milli Gelire Oranı Bütçeye Oranı

AB 25 -19,3 -40,1

AB Yeni 10 -17,1- 36,9

Almanya- 22,4 -46,6

Avusturya- 21,4- 42,2

Belçika -18,1 -35,5

Britanya -16,5- 37,8

Fransa -21,1- 39,3

İtalya -18,3- 37,5

Kaynak: Eurostat

Peki, sosyal güvenlik reformu neler getirecek, ya da daha doğrusu neler götürecektir? İlk olarak Sağlık temel hak niteliğinden uzaklaştırılarak, sosyal bir hak olmaktan çıkarılacaktır. Aylık geliri, 127 YTL' nin üzerinde olan herkesten, gelirine göre her ay için 64-431 lira arasında değişen miktarlarda sağlık sigortası primi alınacağı gibi, tedavi için başvuranlardan ayrıca kurumca belirlenecek miktarda katkı payı da alınacaktır. Genel sağlık sigortası primlerini ödemeyen esnaf ve sanatkârlar ile çiftçiler sağlık hizmetinden yararlanamayacaktır. Verilecek sağlık hizmetlerinin süresini miktarını belirleme yetkisi kuruma verilerek sigortalıların sağlık hakkı kurum yönetiminin takdirine bırakılmaktadır. Sağlık hakkı, sadece belirli hizmetlerin karşılanması ile sınırlandırılabilecektir. Tedavi için gerekli olan yöntem ve hizmetlere ulaşmak parası olanların "hakkı" olacaktır. Sistemin bu şekilde tasarlanması ile özel sağlık sigortalarına yönelme teşvik edilecek, sosyal güvenlik kurumundan kaçış hızlanacaktır. Emeklilik yaşı 65'e çıkarılacak, emeklilik için, "çalışarak ölmek" anlamına gelen 9 bin işgünü prim ödenmesi zorunluluğu getirilecektir. Belirli süreli çalışanlar, sözleşmeli olarak çalışanlar mevsimlik işlerde çalışanlar, esnek çalışanlar, çalıştıkları sürece prim ödemelerine karşın emeklilik haklarını elde edemeyeceklerdir. Emekli aylıklarının hesaplanma yöntemi değiştirilerek, emekli maaşları, dörtte bir ila üçte bir arasında değişen oranlarda azalacaktır. Emeklilerin ulusal gelir artışından pay almaları önlendiğinden, bugün geçinmeye yetmeyen aylıklar sefalet ücretine dönüşecektir. Kamu görevlilerinin prim yükü artırılarak ücretleri düşecektir. Kapsam dışında bıraktığı kesimler nedeniyle, sosyal sigortalar toplumun tümü için güvence sağlamayacaktır.Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası olarak, sağlığın en temel insanlık hakkı olduğunu savunuyor; sosyal güvenliğin piyasalaştırılmasına karşı çıkıyoruz. Sosyal haklar yurttaş olmaktan kaynaklanan haklardır. Yapılması gereken, devletin, sosyal güvenliğe katkısını azaltmak değil arttırmaktır; unutulmamalıdır ki, bir devletin en temel görevi vatandaşlarının "insanca" yaşamalarını sağlamaktır. Hükümet, bu yasayı hayata geçirmesi halinde sosyal politikanın kamusal yükümlülüğünü kaldırarak temel görevini yerine getirmemektedir. Diğer bir deyişle insan hayatının açık bir şekilde tehdit edilebileceği görülmektedir. Harita ve Kadastro Mühendisliğinin bilimsel ve teknolojik gelişmelere paralel olarak uzmanlık ve çalışma alanları sürekli olrak genişlemekte, meslektaşlarımız ise yer yer arazi ve açık alanda her türlü ağır koşullar altında hizmet üretmektedir. Üyelerimizin % 60'ı özel sektörde ücretli olarak çalışmaktadır. Getirilmek istenen Sosyal Güvenlik Yasası ile 65 yaşında emekli olunması Harita ve Kadastro Mühendisleri için deölene kadar çalışmak ve mezarda "emekli" olmak anlamı taşımaktadır.Bu doğrultuda, görüşülmekte olan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarısı'na karşı TMMOB, KESK, DİSK, TTB, TDB ve BASK'ın katılımıyla 15-17 Ocak 2008 tarihleri arasında İstanbul'dan Ankara'ya örgütlerin yönetici ve temsilcilerinin katılımıyla "Herkese Sağlık ve Güvenli Gelecek İçin Yürüyoruz"...

TMMOBHARİTA ve KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

14 Mart 2008 Cuma

HAYATI DURDUK... SOKAKLARI DOLDURDUK... BU YASAYI DURDURACAĞIZ!!






Bugün Emek Platformunun 10 Mart’ta aldığı kararlar doğrultusunda binlerce emekçi ülke çapında 2 saatlik iş bırakma eylemi gerçekleştirdi. Türkiye’nin dört bir yanında okullarda eğitime iki saat ara verildi, hastanelerde 10.00-12.00 arası acil hastalar dışında hasta kabul edilmedi, ulaşımda aksamalar oldu, emekçiler üretimden gelen güçleriyle hayatı durdurdu. Uyarı eylemlerine katılan binlerce emekçi düzenlenen kitlesel basın açıklamalarıyla seslerini tüm ülkeye duyurdu.
İSTANBUL
İstanbul’da binlerce emekçi SSGSS yasasına karşı Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi’nden Saraçhane Meydanı’na yürüdü. 2 bin kişi başlayan eylem yaklaşık 10 bin kişinin katılımıyla sona ererken uzun yürüyüş güzergahı boyunca toplanan halkın büyük desteği dikkat çekiciydi. Saat 10 civarı çoğunlukla iş bırakan sağlık emekçilerinin oluşturduğu emekçiler Cerrahpaşa Tıp Fakültesi bahçesinde toplandı. Hükümetin sağlık alanındaki saldırılarını ve mezarda emeklilik düzenlemesini protesto eden topluluğa iş bırakan diğer emekçilerin katılımıyla sayısı giderek artan topluluk saat 11.30 civarı Cerrahpaşa Hastanesi bahçesinden Aksaray yönüne doğru yürüyüşe geçti. Tramvay yolunu trafiğe kapatan topluluk Aksaray üzerinden Saraçhane meydanına kadar yürüdü. Yol boyunca sendikaların, sol partilerin ve grupların, üniversite örencilerinin, liselilerin ve çevrede eylemi izleyen halkın katılımıyla giderek uzayan yürüyüş kolunun bir ucu Aksaray’dan Saraçhane yönüne doğru dönerken, diğer ucu daha Cerrahpaşa yönünden Haseki Hastanesine ulaşmaktaydı.

ANKARA
EP Ankara bileşenleri bugün 10.00-12.00 arasında bulundukları işyerlerinde iş bıraktı. Binlerce emekçi gerçekleştirilen basın açıklamalarına katılarak Başkent’te seslerini Meclis’e duyurmaya çalıştı. Ankara’da SSGSS’ye karşı EP Bileşenleri tarafından iki ayrı eylem gerçekleştirildi. Eylemlerden birisi Türk İş’in ısrarı ile Hanımeli Sokak’ta gerçekleşti. Diğer eylem ise tüm Ankara muhalefeti ve ilerici emek örgütlerinin katılımı ile Numune Hastanesi'nden Sağlık Bakanlığı'na yapılan bir yürüyüşle gerçekleşti. Sağlık Bakanlığı önünde yapılan eylem EP’nin son dakikada yaptığı eylem alanı (Hanımeli Sokak) çağrısına karşı SES ve ATO’nun daha önce aldıkları Sağlık Bakanlığı kararında ısrar göstermesi ile gerçekleşti ve son yıllarda Ankara’nın gördüğü en kitlesel fiili eylemlerden birisi oldu. Eylemlere genel grev genel direniş çağrısı damgasını vurdu.




İZMİR
Emek Platformu’nun yaptığı eylem çağrısıyla bugün saat 10.00-12.00 saatleri arasında iş bırakma eylemi gerçekleştiren emekçilerle, Herkese Sağlık ve Güvenli Gelecek İzmir Platformu’nun düzenlediği bir yürüyüş gerçekleştirildi.

ADANA
Emek Platformunun Türkiye genelinde yaptığı iş bırakma eylemi Adana’nın genelinde etkin bir şekilde yapıldı. Tekel işçilerinden karayolları çalışanlarına, doktor-hemşire-hasta bakıcısından öğretmenine tüm emekçiler iş yerlerinde iş bırakarak başlattıkları eylemlerini saat 12.00’de birleşerek Numune Hastanesine yürüdü.






MERSİN

SSGSS’ye karşı tüm Türkiye’de olduğu gibi Mersin’de de emek güçleri alanlardaydılar. Yaklaşık 7 Bin kişinin katıldığı eyleme, sendikalar farklı bölgelerden toplanarak, öğlen saatlerinde AKP önünde bir araya geldiler. İşçi sendikalarının yoğun katılımları ve coşkuları dikkat çekiciydi. Kamu emekçileri sendikaları ise devlet hastanesi önünde bir araya geldiler. Öğretmenlerin ve sağlık çalışanlarının yoğun bir şekilde iş bıraktıkları ve eyleme katıldıkları görüldü.